Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan BM'de tarihi konuşma "Gazze'de bir savaştan söz edilemez! Bu toplu kıyım politikasıdır"

80. BM Genel Kurulu'nda kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, etkileyici bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasının başında Filistin ve Gazze'de yaşanan insanlık dramına değinen Erdoğan, ayrıca bölgemizde yaşanan İran ve Suriye krizlerine de par
New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına katılımcıları selamlayarak başladı. BM 80. Genel Kurulu'nun hayırlara vesile olmasını temenni eden Erdoğan konuşmasına Filistin'i devlet olarak tanıyan ülkelere teşekkür ederek ve henüz bu adımı atmayan ülkeri de Filistin'i tanımaya davet ederek başladı.
Genel Kurul Başkanlığını tamamlayan Sayın Yang’ı tebrik eden Erdoğan, görevi devralan Sayın Berboka’ya başarılar diledi. Konuşmasının başında, Filistin’in giderek artan sayıda ülke tarafından tanınmasına dikkat çekerek, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın aralarında olamamasından duyduğu üzüntüyü ifade etti; Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklayan ülkelere teşekkür ederken, “henüz bu kararı almayan devletleri bir an önce harekete geçmeye” çağırdı. Birleşmiş Milletler Şartı’nın 80 yıl önce imzalandığını hatırlatan Erdoğan, kuruluş belgesinin ilk maddesinin ilk kelimelerine atıfla, örgütün kurucu değerlerinin altını çizdi.
“Çocukların Öldüğü Bir Dünyada Huzur Olabilir mi?”
Erdoğan, Gazze’deki günlük hayatı anlatan bir fotoğraf karesi üzerinden 2025’te “böyle bir gaddarlığın makul bir sebebi olup olamayacağını” sorguladı. Gazze’de 23 aydır her gün tekrar eden insani drama dikkat çekerek, 2,5 milyon Gazzelinin her gün yerinden edildiğini, göçe zorlandığını belirtti. Sağlık altyapısının çökmesi, doktorların öldürülmesi veya gözaltına alınması, ambulansların vurulması, hastanelerin bombalanması ve ilaç ile tedaviye erişimin imkânsız hale gelmesi başlıklarını sıralayan Erdoğan, “Henüz 2-3 yaşındaki masum yavrucukların elleri, kolları, bacakları olmayan birer olağan fotoğrafa dönüştüğünü” söyleyerek vicdanlara seslendi. “Hangi vicdan buna sessiz kalabilir? Çocukların öldüğü bir dünyada huzur olabilir mi?” diyen Erdoğan, Gazze’de çocukların anestezi yapılmadan amputasyon geçirdiğini, bunun “insanlığın dip noktası” olduğunu belirtti.
“BM, Gazze’de Kendi Çalışanlarını Dahi Koruyamadı”
Cumhurbaşkanı, BM’nin Gazze’de kendi personelini dahi koruyamadığını ifade ederek insani yardım için koşan 500 kişinin öldürüldüğünü, bunların 365’inin BM personeli olduğunu söyledi. Soykırım kavramının Holokost gibi insanlık dışı bir hakikati ifade ettiğini belirten Erdoğan, hayvanların dahi hedef alınarak öldürüldüğünü, tarım alanları, bahçeler, asırlık zeytin ağaçları ve suların yok edildiğini, okullar, camiler ve kiliselerin “bilinçli şekilde yıkıldığını” vurguladı. “Gazze’de bir savaş yoktur; iki taraftan söz edilemez. Bir tarafta düzenli ordu, diğer tarafta masum çocuklar ve siviller vardır” diyen Erdoğan, 7 Ekim gerekçe gösterilerek yürütülenin “soykırım ve toplu kıyım politikası” olduğunu söyledi.
“Batı Şeria Adım Adım İşgal Ediliyor”
Erdoğan, Hamas’ın yönetimde olmadığı Batı Şeria’da “adım adım işgal” yaşandığını, masum sivillerin katledildiğini dile getirdi. İsrail’in Suriye ve Lübnan’a saldırılar düzenleyerek bölge barışını tehdit ettiğini belirten Erdoğan, Katar’da ateşkes için toplantı yapan heyete düzenlenen saldırıyı hatırlatarak, bunun İsrail yönetiminin kontrolü kaybettiğini gösterdiğini söyledi. “Netanyahu’nun barışa niyeti olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır” diyen Erdoğan, adalet ve demokrasi gibi kavramların rafa kaldırıldığını, “vadedilmiş topraklar” safsatasıyla insanlığın müşterek kazanımlarına saldırıldığını ifade etti.
“Dünya 5’ten Büyüktür” Hatırlatması
Konuşmanın satır başlarında, “Dünya 5’ten büyüktür” vurgusuna yönelik 2005 hatırlatması da yer aldı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in kuruluş ilkelerine ve küresel adalet arayışına dikkat çekerek, Filistin’i tanıyan ülkelere teşekkürünü yineledi ve henüz tanımayan devletlere çağrısını tekrarladı.
“Gün, Filistinli Mazlumların Yanında Dimdik Durma Günüdür”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filistin’in giderek daha fazla ülke tarafından tanınmasının önemine dikkat çekerek, Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklayan ülkelere teşekkür etti. Henüz adım atmayan devletleri ise hızlı hareket etmeye çağırdı. “Gün bugündür. Gün, Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür” ifadesiyle mesajını netleştiren Erdoğan, Gazze’de ateşkesin ivedilikle sağlanması ve insani yardımların kesintisiz bölgeye ulaştırılması gerektiğini yineledi. İsrail’in “vadedilmiş topraklar” söylemi üzerinden insanlığın müşterek kazanımlarına yönelen bir tehdit algısı doğduğunu belirterek, adalet ve demokrasi gibi değerlerin rafa kaldırılmasına izin verilmemesi için dünya liderlerini sorumluluk almaya davet etti.
“Yeni Bir Dönemin Kapıları Açıldı”
Erdoğan, Suriye başlığında 13 yılın ardından “yeni bir dönemin kapılarının açıldığını” söyledi. Suriyelilerin ağır bedellerle elde ettiği zaferin menziline ulaşacağına inandığını dile getirirken, terörün hiçbir çeşidinin bulunmadığı, bir ve bütün Suriye vizyonunu tüm imkânlarla destekleyeceklerini vurguladı. Bu yaklaşımın kazananının yalnızca Suriyeliler değil, komşu ülkeler ve bölge olacağını ifade ederek, güvenlik ve istikrar odaklı bir çerçeve çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’deki insani trajediye yeniden dikkat çekti. Fotoğraflarla dünyaya seslenirken “Gazze’de insanlık ölüyor” mesajını tekrarladı; liderlerin halklarının tepkisine kulak verip insani sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini söyledi. Bu çağrı, Filistin’e ilişkin ilk bölümdeki ateşkes ve insani yardım vurgusuyla aynı eksende konumlandı.
“Uluslararası Toplum KKTC’yi Tanımalı”
Kıbrıs konusunda Erdoğan, adanın iki ayrı devleti ve iki ayrı halkı bulunduğunu hatırlattı. Kıbrıs Türklerinin adanın eşit sahibi olduğunu, azınlık statüsünü kabul etmeyeceğini belirterek, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’yi dışlayan projelerin başarı şansı olmadığını ifade etti. Yarım asırdır süren haksız izolasyonların kaldırılması çağrısını yineledi ve “federasyon modeli”nin Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle tükendiğini söyleyerek uluslararası toplumu KKTC’yi tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet etti.
Avrupa cephesinde Erdoğan, Türkiye–AB ilişkilerinde yeni bir başlangıç ve vizyon istediklerini dile getirdi. Bu vizyonun, günü kurtarmaya değil ortak geleceği şekillendirmeye hizmet etmesi gerektiğini vurguladı; AB’nin de aynı kararlılık ve istekliliği göstermesinin önemine işaret etti. Türkiye’nin BM, NATO, AGİT ve AB harekât ile misyonlarına katkılarını sürdürdüğünü hatırlatarak savunma ve güvenlik mimarisindeki yerini anlattı.
Erdoğan, 2026 yılında NATO Zirvesi’nin Ankara’da toplanacağını açıklarken, ABD ile ticaret, yatırım, enerji ve savunma sanayii başta olmak üzere pek çok alanda ilişkilerin güçlendirildiğini söyledi; bu kapsamda Türkiye–ABD hattında çok boyutlu işbirliği mesajı verdi. Dış politika vizyonunu, bir yandan bölgesel başlıklar (Filistin, Suriye, Kıbrıs) üzerinden, diğer yandan kurumlar ve müttefiklerle (AB, NATO, ABD) eşgüdüm perspektifiyle çerçeveledi.
Konuşmanın kapanışında Erdoğan, BM Şartına ve kurumlar arası düzenin tarihsel dayanaklarına gönderme yaptı. BM Şartı’nın 80 yıl önce San Francisco’da imzalandığını ve 24 Ekim 1945’te yürürlüğe girdiğini anımsatarak, kuruluş belgesinin ilk maddesinin ilk kelimelerine değindi ve uluslararası hukukun işlevselliğine ilişkin küresel beklentiyi öne çıkardı.