Kösem: Çin’in elektrikli araba hamlesi dengeleri değiştirdi
Çin, elektrikli araç piyasasında önemli hamleler yapıyor. Dünya yazarı Burcu Kösem, bu hamlelerin küresel ticaretteki yansımalarını ele aldı.
Dünya Gazetesi yazarı Burcu Kösem, Çin’in elektrikli araba sektöründeki konumunu analiz etti. Küresel ticarette Çin’in son attığı adımların dengeleri nasıl değiştirdiğini anlattı.
Burcu Kösem’in yazısı şöyle;
Çin’in elektrikli araba hamlesi küresel ticarette dengeleri değiştirdi
Çin'de üretilen ucuz araçlara yönelik denizaşırı talep o kadar büyük ki, yurt dışına daha fazla satış yapmanın önündeki en büyük engel, bunları taşıyacak özel gemilerin bulunmaması.
Geçen haftaki yazımda fosil enerji gündeminden ve de Çin’in fosil bağımlılığını Afrika’da net ihracatçı pozisyonuna dönüştürmesinden söz etmiştim.
Bu yazım üzerine Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı Prof. Dr. Işın Çelebi beni arayarak bir sonraki yazımda da Çin’in elektrikli araba pazarındaki konumuna yer vermemin ve bu konuyu irdelememin Türkiye’ye örnek teşkil etmesi açısından faydalı olacağını ifade etti. Kendisi bilgisine, tecrübesine ve tabii ki öngörülerine saygı duyduğum bir ekonomist olduğu için hemen bu konuyu ele aldım.
Ve bu hafta tersinden bir okuma yaparak, Çin’in mineral ve yan sanayi üretim avantajını sektörel bazda küresel liderliğe taşımasından söz edeceğim.
Uluslararası Enerji Ajansı(IEA) raporuna göre (Küresel EV Görünümü 2023), Seçilmiş otomobil üreticilerinin küresel EV (elektrikli araç) pazar payı incelendiğinde, Çin’in BYD markasının 2022’de yüzde 18 payla pazarda lider olduğu ardından sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 8 paylarla Tesla ve Volkswagen’in geldiği görülmektedir. Raporda aynı yıl 26 milyonun üzerinde elektrikli aracın yollarda olduğu ve 10 milyon adedi aşkın satış yapıldığı da belirtilmektedir.
Giderek payı artan ve her geçen gün yeni marka ve modeller eklenen elektrikli araç sektöründe halihazırda tüm elektrikli araçların yarısı sadece Çin’de bulunmakta, onu sırayla Avrupa ve ABD pazarı izlemektedir. Oysa bir Çin markası olan BYD 1 sene öncesinde, 2021’de Tesla ve Volkswagen’in ardından yüzde 9’luk payla 3. sırada yer almaktaydı. Tesla’nın en önemli rakibi BYD’nin küresel pazar payının bu denli artmasının ardındaki hikayeye bakacak olursak: BYD’nin CEO’su Wang Chuanfu, Çin’in en fakir bölgelerinden birinde dünyaya gelir.
Mühendislik ve fiziksel kimya okuyan Chuanfu, 1995 yılında kuzeni ile birlikte BYD’yi kurar. İlerleyen yıllarda akıllı telefonlar, laptoplar ve diğer elektronik eşyalarda kullanılan şarj edilebilir bataryalarla üne kavuşur markaları. Sonrasında ise zorda olan bir otomobil şirketini satın alarak, 2003’te hükümetin verdiği yeşil sübvansiyon sayesinde elektrikli otomobil üretimine başlarlar.
Markanın gelişim yolculuğuna baktığımızda en temel stratejisinin bugün elektrikli bir arabanın en önemli girdisi olan batarya yapımına odaklanmak olduğu görülmekte. Dolayısıyla BYD asıl ihtiyaca odaklanmak suretiyle pazarda lider konuma oturmuştur.
Çin’de sektör geneline baktığımda, yani tüm bir otomotiv sektörü açısından değerlendirdiğimde de durum farklı değil.
Yani Çin, içten yanmalı klasik benzinli otomobil pazarında da belli bölgelerde küresel pazar payını ele geçirmiş durumda.
Bunun da nedeni ülkede elektrikli araçlara olan ilginin giderek artması ve fazladan ürettiği klasik tarz arabaları çok ucuz fiyatla belli bölgelere satması. Burada güdülen stratejiyi de; sürdürülebilir olmayandan sürümden kazanarak çıkılması olarak açıklayabilirim.
Çin'in diğer ihracatı azalsa da otomobil üreticileri, başta benzinle çalışan modeller olmak üzere yurtdışı satışlarında büyük artışlar gerçekleştiriyorlar. Çin'de üretilen ucuz araçlara yönelik denizaşırı talep o kadar büyük ki, yurt dışına daha fazla satış yapmanın önündeki en büyük engel, bunları taşıyacak özel gemilerin bulunmaması.
En çok araç satışı yapılan ülkeler (Rusya Ukrayna savaşının ardından) Rusya, Güneydoğu Asya, Avustralya, Güney Amerika ve Meksika olarak öne çıkıyor. ABD’ye Trump döneminde konulan ilave gümrük vergisi nedeniyle giriş yapamayan ülke Avrupa pazarında da atak yapmak için dev yüzer otopark biçiminde gemilerden oluşan bir filo inşasına da başlamış durumda. Çin Otomobil Üreticileri Birliği'nin verilerine göre, Çin'in araç satışları ekim ayında yıllık yüzde 13,8 artışla 2,85 milyon adede yükselmiş durumda.
Özetle taşıma maliyetleri yüksek olmasına karşın Çin, Türkiye pazarı dahil pek çok pazarı şimdiden etkisi altına almış durumda.
Elektrikli araba tarafında ise, yükselen olmasının en büyük nedeni ucuz çelik ve batarya materyallerine sahip olması. Bu da Avrupa başta olmak üzere pek çok pazarda rekabeti bozucu etki yapıyor. Çin, EV ve pil üretimine hakim olmasının yanı sıra, önemli girdiler olan dünyadaki lityum, kobalt ve grafitin yarısından fazlasını da işler pozisyonda.
Bu rekabet karşısında ABD ve Avrupa’nın tutumu
ABD, Trump zamanında konulan gümrük vergisine ilave olarak son dönemde pil materyallerinin Çin tarafından tedarik edilmesinin önüne geçmek için (IRA) enflasyonu düşürme yasası kapsamında bir dizi önlem alma gereği duydu.
Ancak bunun yeşil dönüşümün önüne ket vurabileceği yönünde düşünceler var. Zira ABD, elektrikli araç dönüşümünde hedefinin gerisinde…
Avrupa’da ise, ucuz Çin arabalarına vergi koyup koymamak tartışıla dursun. Bazı firmaların şimdiden Çin’in acımasız rekabetinden kaçınmak için Çinli firmalara ortak olmayı tercih ettiği görülüyor. Haberlere göre Volkswagen’den sonra (Xpeng’e 700 mio dolar), Stellantis, Çinli elektrikli araç start-up'ı Leapmotor'un yaklaşık yüzde 20'sini satın almak için 1,5 milyar euro yatırım yapacağını ekim ayında açıkladı.
Diğer taraftan Çin, NYT’nin haberine göre her yerde bulunan lityum güç hücreleriyle rekabet etmeye başlayan sodyum kullanan pillerin geliştirilmesinde de dünyanın geri kalanının çok ilerisine şimdiden geçmiş durumda. Lityum yerine sodyum kullanmanın üç önemli avantajı da var:
- İlki lityumum yüzde 1 ile yüzde 3’ü kadar ederli olması yani ucuzluğu ve dolayısıyla bulunabilirliği,
- Enerji kapasitesinin yüksek oluşu
-Sıcaklıklar donma noktasının çok altındayken bile şarjını koruyabilmesi… İşte bu avantajlar lityumun pabucunu çoktan dama atacak kadar önemli özellikler…
Özetle Çin’e özel rekabet savaşı görüldüğü üzere ABD’de yasa, Avrupa’da ise şimdilik marka bazlı ortaklıklarla yürütülüyor… Ancak stratejisini en başından doğru kurgulayan Çin, durdurulamıyor…
DÜŞÜNDÜREN SORULAR
1-Sahtekarlar ve tamahkârlar için bir ipteki iki cambaz denilebilir mi?
2-Ava giderken avlananlar neden hep mağdur rolünü oynarlar?
3-Kazanın doğurduğuna inananlar öldüğüne neden inanmazlar?