Bozdağ’dan The Economist'e tepki: Erdoğan’ın gidip gitmeyeceği seni neden geriyor?
Adalet Bakanı Bozdağ, The Economist dergisinin "Erdoğan gitmeli" haberini sert sözlerle eleştirdi. Bozdağ, "Ben soruyorum, Erdoğan'ın gitmesine The Economist mi karar verecek? Sana ne? Erdoğan'ın gidip gitmeyeceği seni neden geriyor?" dedi.
Şanlıurfa'dan AK Parti milletvekili adayı olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, partisinin Siverek ilçesinde düzenlediği "Kadın Buluşması"nda konuştu.
Kadınların haklarını savunduklarından bahseden Bozdağ, aynı zamanda ‘başörtüsü zulmünü’ bitirdiklerini ifade etti.
"Türkiye'nin seçimleri, başka ülkeleri de gerer olmuş." diyen Bozdağ, The Economist dergisini hedef alarak, ‘’The Economist, '2023'ün en önemli seçimi' manşetinde diyor ki 'Erdoğan gitmeli.', The Economist manşetine taşımış. Ben soruyorum, Erdoğan'ın gitmesine The Economist mi karar verecek? Sana ne? Erdoğan'ın gidip gitmeyeceği seni neden geriyor?’’ dedi.
Tüm ülkelerin kendi ülkesinde seçim yapılıyormuşçasına Türkiye’yi takip ettiğini belirten Bozdağ, kendilerince herkesin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iftira attıklarını söyledi.
Bakan Bozdağ sözlerine şöyle devam etti:
"Başka ülkelerde gazeteler, dergiler, siyasetçiler, devlet başkanları ve pek çok kişi ve kesim sanki kendi ülkesinde seçim yapılıyormuş gibi Türkiye'nin seçimlerini takip ediyorlar. Kimi çıkıp, 'Erdoğan kaybederse Washington'dan Berlin'e kadar şampanya patlatmaktan bahsediyor. Kimi de çıkmış, bugün The Economist, '2023'ün en önemli seçimi' manşetinde diyor ki 'Erdoğan gitmeli.', The Economist manşetine taşımış. Ben soruyorum, Erdoğan'ın gitmesine The Economist mi karar verecek? Sana ne? Erdoğan'ın gidip gitmeyeceği seni neden geriyor? 'Erdoğan gitmeli, Erdoğan gibi milletine sevdalı, devletine sevdalı demokrat insanların akıbeti bak nasıl oluyor' diye başkalarına göstereceklermiş.
Onlar, kendilerince Cumhurbaşkanı'mıza iftira ediyorlar. Ben buradan söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanı'mız hayatı boyunca demokratik yolda mücadele etmiş, Gezi olaylarında, arkasından 17-25 Aralık'ta, arkasından 15 Temmuz darbe teşebbüsünde milletin iradesine, demokrasiye ölümüne sahip çıkmıştır. Düşünebiliyor musunuz? Darbe teşebbüsü sırasında ailesi ve kendi, torunları, bütün yakınlarının hayatını hiçe sayarak meydana geldi, halkın arasına indi, demokratik mücadeleyi halkıyla ölümüne verdi."
Bozdağ, şöyle konuştu:
"Eğer bu büyük demokrasi mücadelesini Tayyip Erdoğan değil de dünyanın başka bir lideri verseydi verilmedik Nobel Barış Ödülü yahut da uluslararası madalya, devlet nişanı kalmazdı. Eğer bu mücadeleyi Türkiye ve Türk halkı değil de bir Amerikan halkı, İngiliz halkı verseydi emin olun onlara da yapılmadık taltif kalmazdı ama mücadeleyi veren Türkiye'nin lideri, Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan, mücadeleyi veren aziz milletimiz olunca 'demokrasi' diyenler, 'insan hakları' diyenler bu büyük demokrasi mücadelesini, insan hakları mücadelesini görmezden geldiler. Şimdi kalkmışlar Cumhurbaşkanı'mıza otoriter iftirasını, diktatör iftirasını, daha nice iftiraları atıyorlar. Haydi oradan. Demokrasiye ölümüne sahip çıkan birine söylenmeyecek bir sözdür bu. Milletin emanetini ölümüne koruyan birine söylenmeyecek bir sözdür."
‘SANDIK, ABD'YE RAĞMEN, 'YİNE VE YENİDEN ERDOĞAN' DİYECEKTİR."
‘’Seçimlerde The Economist'in manşetine karşılık Türk milletinin "Başkan Erdoğan" manşetiyle cevap vereceğini dile getiren Bozdağ, "Emin olun bu manşeti atanların endişesi dağları sarmış durumda. Meydanları gördükçe, İzmir'i, Ankara'yı, Antalya'yı, Konya'yı, Rize'yi, Trabzon'u, Şanlıurfa'yı gördükçe yürekleri ağızlarına geliyor. Daha çok yürekleriniz ağzınıza gelecek. Sandık yine 'Erdoğan' diyecek, millet yine 'Erdoğan' diyecek. ABD'ye rağmen, Kandil'e rağmen, bütün kirli hesap yapanlara rağmen 'Yine ve yeniden Erdoğan' diyecektir."
Bozdağ, ‘başörtüsü zulmüne’ son verdiklerini sözlerine ekleyerek, aileyi ve toplumun her yapısını korumanın devletin görevi olduğunu belirtti.
Aile güçlü olduğunda toplumun da güçlü olacağını vurgulayan Bakan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Ailenin her türlü sapkınlığa, tehlike, tehdit ve saldırıya karşı korunması, Anayasa ve yasalar çerçevesinde devletin görevidir ama maalesef bugün bazı çevreler bazı sapkın akımları destekleyerek, cesaretlendirerek Türk aile yapısını tehdit ve tehlikeyle karşı karşıya bırakıyorlar. Soruyorum, aileyi korumak herkesin göreviyse bunlar ailenin karşısında her türlü sapkınlığı, hak ve hürriyet ekseninde bir değerlendirme kapsamına alıp başka çerçeveden bakıyorlar. Kadınların kadınlarla, erkeklerin erkeklerle aile kurabilmesi gibi bir sapkın anlayışı demokratik bir hak, insan hak ve hürriyeti kapsamında değerlendiren bir sapkınlıkla da karşı karşıyayız. Buna 'Hayır' demeyecek miyiz? Bu milletin evlatlarını, geleceğini, aileyi korumak için karşı durmayacak mıyız? Efendim
'Herkesin hak ve hürriyeti var', doğru ama kimsenin 'Suç işleme, hak ve hürriyeti var.' diyebiliyor muyuz? Demiyoruz. Kimsenin 'Trafik kazası yapma hak ve hürriyeti var.' diyor muyuz? Demiyoruz. Onun için hak ve hürriyetin ne olduğu, hangi konularda geçerli olduğunu doğru okumak lazım. Bunu yanlışa, sapkınlığa da şemsiye yaparsak milletimize de devletimize de en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Şimdi soruyorum, bu sapkın anlayışlara cesaret verenlere, Türk aile yapısının bozulmasına, tehdit ve saldırı altında kalmasına göz yumanlara izin verecek miyiz? Sandıkta buna bir cevabımız olacak mı? Ben inanıyorum ki olacaktır."