Altınsoy: Batı, Suriye konusunda sıkışmışlık içinde / Al Ain Türkçe Özel
BM Suriye’de 3 milyona yakın kişi açlık tehlikesiyle karşı karşıya... Buna rağmen Batı, söz verdiği yardımları göndermiyor ve çözüme katkı sunmuyor. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Deniz Zeynep Altınsoy konuyu Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Birleşmiş Milletler, Suriye'de şu an yaklaşık 12 milyon kişinin gıda güvenliğinin bulunmadığını, söz verilen yardımların yapılmadığını ve bu nedenle 2,9 milyon kişinin açlık tehdidi altında olduğunu açıkladı. Suriye’deki insani krizin çözülmesinden özellikle göç konusunda büyük fayda sağlayacak Avrupa ülkeleri neden çözüme destek vermiyor? Söz verdikleri yardımları neden yapmıyor? Bu soruları Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Deniz Zeynep Altınsoy’la konuştuk.
Batılı ülkeler Suriye'ye söz vermesine rağmen yardımları neden yapmıyor?
Batı içerisinde özellikle Fransa’nın son dönemde yaşadığı sorunlar var. AB ülkelerinin kendi içerisinde halledemediği bu sorunlar BM’nin Suriye yardımları kararının uygulanmasını engeller durumda. Bunun dışında siyasi nedenler söz konusu. ABD’nin bu konuda etkisi büyük. ‘Sezar Yasası’ olarak bilinen yasanın etkisinden mutlaka bahsetmemiz gerekiyor. Bu yasa nedir? 21 Aralık’ta Trump tarafından imzalandı. Beşar Esad ve eşinin de içinde bulunduğu, mevcut hükümetle ilgili 39 kişi ve kurumun varlıklarının önüne geçebilmek için yaptırımlar öngörüyor. Bu konuda ABD’den korkan, yasayı delmemek için özen gösteren AB ülkeleri yardımları yapmıyor. Yardımları kendi içlerindeki göçmenlere yönlendirerek durumu kurtarmaya çalışıyor. ABD’nin kendince koyduğu bir kurala Batı ülkeleri hem Birleşmiş Milletler hem de NATO düzleminde kendilerini uymak zorunda hissediyor.
Suriye konusunda Körfez ülkeleri ve Türkiye dışında yardımların kesilmesinin siyasi mesajı nedir?
Aslında burada dolaylı olarak Rusya’ya da bir mesaj var. Rusya’nın Orta Doğu’daki ülkelerle işbirliği Batı’yı rahatsız ediyor. Bu işbirliklerinin bölgesel güvenlik konseptine dönüşme ihtimali nedeniyle bölgedeki ülkelerin güçlerinin zayıflatılması gerektiğini düşünüyorlar.
Yine bunun arkasında Avrupa’yla birlikte ABD’nin dünyayı ikiye bölen anlayışının olduğunu söylemek doğru olur. Batı, Doğuya karşı üstünlüğünü sürdürmek istiyor. Yapılanların adı değişiyor ama siyasi amaç hep aynı kalıyor. Aslında bunun, tek kutuplu dünya düzenine uymalar için bir sıkıştırma stratejisi olduğunu söylemek mümkün.
Çok kutuplu dünya düzenine gidilirse her devlet kendi hükümranlığı ekseninde iş birlikleri oluşturacak. Batı, bu işbirliklerinin kendi üstünlüğünü sarsacağını düşünüyor ve engel olmaya çalışıyor. Siyasi nedenlerin odağı budur.
Aslında bu stratejiyle Avrupa, kendi menfaatlerine sekte vuruyor. Çünkü en büyük sorun olarak gördükleri göç sorunu, Suriye’deki krizin çözülmesiyle önlenebilir. Batı’nın göremediği durum bu. ABD Korkusuyla kendi içlerinde bir takım handikaplar yaşıyorlar. AB içinde yaşanan bazı sorunların temelinde göç olayları var. Bu göçün düzenli hale getirilmesi ya da sürece oturtulması için çaba göstermek yerine ABD’nin söylediklerine uyma yoluna gidiyorlar. Bu da kendi ülkelerinde kamu güvenliğinin sekteye uğramasına sebebiyet veriyor.
Batılı ülkelerin Suriye'de çözümü yeteri kadar desteklememesinin sebepleri hangi stratejiye dayanıyor?
Suriye’deki sorunun çözümü aslında Batı için bir avantaj. Göç konusunu daha kontrol altında tutabilecek halde olacaklar. Gerçek bir çözüme destek verseler bu olurdu. Ancak çatışma alanlarında çok sayıda aktör ortaya çıkıyor. Kendilerini, bu aktörleri yönetme kaygısındaki ABD’nin her politikasını onaylamak zorunda hissediyorlar. Aslında batı bir sıkışmışlık içinde. ABD Hükümranlığından kurtulamamaları Suriye’deki çözümü engelliyor. Oysa AB dünyanın herhangi bir yerinde süregelen çatışma dünyaya yayılma tehlikesini çatışıyor. AB bu durumla yüzleşmekten kaçıyor. Bu ABD’nin dünyaya oturtmuş olduğu bir algı yönetimi. Batı da bu algı yönetimine maruz kalıyor ve bütün stratejilerini bu algıyla oluşturuyor.