Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu yanıtladı: Su krizine karşı hangi adımlar atılmalı? Al Ain Türkçe Özel

İklim krizi başta olmak üzere pek çok etmen sebebiyle yaşanan su kriziyle ilgili değerlendirmelerini paylaşan Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, “Suya ilişkin bütüncül bir politika izlemek gerekir” dedi.
İklim değişikliğinin en önemli sonuçlarından bazıları kuraklık ve su krizi. Türkiye, kişi başına düşen 1519 m³’lük su miktarıyla ‘su sıkıntısı çeken‘ bir ülke. Bu durum yıllar geçtikçe daha büyük bir kriz haline dönüşüyor.
Son yıllarda Türkiye’nin su ihtiyacını karşılayan önemli pek çok baraj kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bazı illerde planlı su kesintileri yapıldı. Peki alınması gereken önlemler neler, hangi adımlar atılmalı?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, konuya ilişkin değerlendirmelerini Al Ain Türkçe ile paylaştı.
“Suyun döngüsü değişiyor”
“Kuraklık demek için çok erken olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerine başlayan Uyduranoğlu, “Üst üste 4-5 yıl süren bir susuzluk söz konusu olduğunda kuraklıktan söz edebiliriz. Yağış rejimlerinde bir bozulma olduğu aşikar. İklim değişikliği su sorununda önemli bir rol oynuyor. Suyun döngüsü değişiyor. Suya ihtiyacımız olduğunda erişemiyoruz, suya ihtiyacımız olmadığında da sellerle karşılaşıyoruz. Bu da kuraklık kadar tehlikeli bir sorun” dedi.
“Akdeniz coğrafyasında olduğu için iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerden biriyiz” diyerek Türkiye özelindeki duruma dikkat çeken Uyduranoğlu, “İklim değişikliğini önleyebilmek şu aşamada pek olası gözükmüyor. Sera gazlarını azaltmak, uyum politikalarına yatırım yapmak mümkün. Su sorunu hangi bölgelerde daha çok yaşanıyorsa tarım ürünlerinin ona göre seçilmesi gerekiyor örneğin. Daha çok suya ihtiyacı olan ürünlerin su sıkıntısı yaşanan bölgelerde ekilmemesi gerekiyor. Ekonomik planlamaya ihtiyacımız var. Bunun mikro düzeyde şehir şehir, bölge bölge yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Ne yapılmalı?
“En önemli unsurlardan biri de suyun sanitasyonunun yapılmasının maliyetli olması” diyerek atık suların dönüşümüne dikkat çeken Uyduranoğlu, şunları söyledi:
“Atık suların ekonomiye yeniden kazandırılması gerekli ve bu da maliyetli. Ancak bunu uygulamak gerek.
İstanbul’da bir kentsel dönüşüm yaşanıyor ama gri suyun ekonomiye kazandırılması konusunda herhangi bir düzenleme yapılmadı. Çamaşır, bulaşık makinesinde kullanılan sulara gri sular diyoruz. Bunların bina içerisinde kurulacak bir sistemle kanalizasyona karışmadan yeniden bina içerisinde sanitasyonu sağlanabilmeli. Mutfakta, banyoda kullanılan sulara dikkat edilmeliydi. Bilinçlendirme de oldukça önemli. Araba yıkama, bahçe sulama gibi işlemlere en azından kısıtlama getirilmeli.
İklim değişikliğini her şeyin müsebbibi gibi görmekten de vazgeçmek gerek. Suya ilişkin yaşadığımız sorunların temelinde sadece iklim değişikliği yatmıyor. Ülke olarak sudan elektrik üretme oranı yüksek bir ülkeyiz. Küçük dere ve çaylar üzerine de hidroelektrik santralleri yapılmaya başlandı. Bunun tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Biyoçeşitlilik, suyun içinde var olan habitat düşünüldüğünde en fazla tür kaybı tatlı sularda yaşanmakta. Bu sebeple sadece iklim değişikliği, kayıp-kaçak sorunu demeyelim. Suya ilişkin bütüncül bir politikanın izlenmesi gerekir. Suya ilişkin özel bir kanunun da çıkarılması gerekir”