Altınsoy: Türkiye BM’nin yapamadığını yapıyor / Al Ain Türkçe Özel

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM’de yaptığı konuşma büyük yankı buldu. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Deniz Zeynep Altınsoy, konuşmadaki detayları Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün BM'nin 78. Genel Kurulu'nda konuştu. Global güvenlik, ekonomik sorunlar ve insan hakları gibi konulara değinen Erdoğan, "Güvenlik Konseyi, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline geldi" ifadesiyle Güvenlik Konseyi'nin reformunu gündeme getirdi. Suriye ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi çatışmaların yanı sıra, terörizm ve ırkçılık da konuşmanın öne çıkan konuları arasındaydı. Erdoğan’ın konuşmasındaki kritik noktaları Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Deniz Zeynep Altınsoy konuştuk.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda dile getirdiği 'Güvenlik Konseyi, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline geldi" ifadesi Türkiye'nin uluslararası kurumlardaki reform taleplerini nasıl yansıtıyor? Türkiye'nin bu perspektifte Güvenlik Konseyi'nin reformuna yaklaşımı nedir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda tavrı yeni değil bilindiği üzere. Dünya beşten büyüktür söylemi ilk olarak kullanıldığından bugüne özellikle BM’nin Güvenlik Konseyi Üyeleri dışında kalan birçok ülke tarafından kabul gördü ve tarihi bir söylem olarak kabul edildi.
Gerçekten BM İkinci Dünya Savaşı sonrasında ve dönemin savaşı kazanan ülkeleri tarafından şekillendirilmiş bir uluslararası bir yapı. Şu bir gerçek ki bugünün küresel konjonktürü 1945 yılından çok daha farklı. Öyle ki; artık uluslararası alanda ne tek bir hegemon gücün varlığından bahsedilebilir durumda ne de Soğuk Savaş dönemindeki gibi iki hegemonun siyasi çekişme alanı olarak tanımlanabilecek bir dünya yok. Tüm dünya ülkeleri, insan hakları hukukunun gelişmesi, bireysel kazanımların insanlar tarafından daha çok öncelenmesi, bilginin hızla sınırları aşarak kişiler arasında saniyeler içinde çoğalması gibi etkenler başta olmak üzere değişen yeni dünya düzeninde ulus devlet yapılarını korumak ve varlıklarını devam ettirmek için vatandaşlarının ve diğer dünya insanlarının taleplerine kulak vermek zorunda hissettiler.
Tüm bunlar bugün bakıldığında bir ya da birkaç ülkenin rahatlıkla kendi çıkarları adına kullanabildiği, birbirleri arasında siyasi çekişmelerin ve sağlanmaya çalışılan üstünlüklerin sahası olarak belirlenmiş olan bir uluslararası örgütü başarılı bulmamaya başladı.
BM’nin başarısızlıkları gerçekten en son Ukrayna ve Rusya savaşında iyice göze batmaya başladı. Tüm dünya toplumu tarafından BM’nin yapması gereken ya da çözmesi gereken sorunları Türkiye’nin önderliğinde nihayetlendirebildiği gözden kaçmamakta. Dolayısıyla Türkiye evvela tüm devletlerin egemen eşit olarak kabul edildiği arenada bu durumun beş ülkenin almış olduğu kararlarla hatta aslında alamamış olduğu birçok kararla şekillendirilmesine karşı çıkıyor ve devletlerin uluslararası bir yapının içinde bütün olarak dünya siyasetinde etkili olması gerektiğine işaret ediyor. Görülen ve anlaşılan o ki bu fikri ile de diğer ülkeler tarafından hem takdir görüyor hem de destekleniyor.
Erdoğan'ın konuşmasında bahsi geçen "Türkiye Yüzyılı vizyonu," uluslararası güvenlik ve dayanışma çerçevesinde nasıl değerlendirilebilir? Türkiye'nin bu vizyonu global ölçekte ne tür etkiler yaratabilir?
Türkiye’nin vurguladığı “Türkiye Vizyonu” aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinden uzak ya da farklı bir vizyon değildir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu yıllardan bu zamana kadar her zaman barışı ve tüm dünyada istikrarlı bir siyaseti benimsemiştir. Diğer ülkelerin toprak bütünlüklerine ve varlıklarına olan saygıyı 1923 yılından itibaren hedef almıştır. En başından beri de dünyada barışın sağlanmasında en önemli etkenin bölgesel olarak başlayan ve tün dünya genelinde de varlığı yayılan bir barışa vurgu yapmıştır. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılının kutlanacağı yakın zamanda bu kuruluş ilkesine dikkat çekmeyi uygun bulmuştur.
Türkiye bugün bakıldığında tüm güvenlik sorunlarının öncelikle komşu sınırlarından yansıdığı bir ülke olmasına rağmen, bütün komşuları başta olmak üzere devletlerin toprak bütünlüğüne olan saygısını öncelikli mesele olarak görmektedir. Çünkü Türkiye kendi bütünlüğü ve istikrarına duymuş olduğu saygıyı diğer devletlere de göstermektedir. Son zamanlardaki dış politikasının inceliklerinde de bu siyasi ahlakı ve politikayı tüm ülkelere ihraç etme ve örnek olma konusunda istekli bir o kadar da başarılıdır.
Türkiye’nin bu barışçıl ve samimi dış politikası görüldüğü üzere başta Suriye iç savaşı olmak üzere dünya üzerinde hegemon yaklaşımı elinden bırakmayı bir türlü istemeyen ülkelerin siyasi ve politik ahlakının sorgulanması ve bunun da uluslararası örgütlerin kürsülerinde yüksek sesle dile getirilmesine önder olmaktadır. Dünya barışının sürekliliği konusunda önder bir portre çizen Türkiye bu bağlamda kendi güvenliğinin istikrarı için gerektiğinde uluslararası hukukun ekseninde üzerine düşeni yapmakla da örnek olmaktadır. Dolayısıyla bu politikalar ile barışın sağlanması için gerekli kuvvet kullanımının nasıl olması gerektiği ile de bugün uluslararası bir örgüt olan BM’nin yapamadığını yapmaktadır.
Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşına dair arabuluculuk çabaları ve "Karadeniz girişimi" ile tahıl sevkiyatı, uluslararası kriz yönetimi açısından nasıl yorumlanabilir? Türkiye bu konuda ne tür bir liderlik rolü alıyor?
Aslında bu sorunuzun cevabı ilk iki sorunuzun cevabına çok yakın. Her iki ülke Türkiye’nin komşusu ve çeşitli işbirliği içinde olduğu ülkeler. Belki özellikle Tahıl Koridoru konusunda yapmış olduğu arabuluculuk ve önderlik sıklıkla dile getirilen bir analiz olarak düşünülebilir. Belirtmek gerekir ki gerçekten sadece bölgesel barış ve güvenliği önceleyen bir girişim olmakla kalmayıp, dünyanın geri kalanında açlıktan ölen çocuklar başta olmak üzere insan haklarının korunması ve hak anlayışının gelişmesi açısından da önemli bir girişimdir.
Dünya ekolojik sisteminin bozulması, iklim mülteciliği öncelikli olmak kaydıyla birçok su, gıda sorununu gündeme getirmektedir. Biz belki de bundan çok değil 10 yıl sonra çatışmaların sebeplerinin bu sorunlar nedeniyle ortaya çıktığını konuşacağız. Türkiye işte şimdiden bu sorunların önünü almak adına dünyaya örnek olmak bir yana tüm ülkelerin dikkatini de bu olgular üzerine çekmektedir.
Tek bir konu üzerinden yürütülen girişimler aslında gelecekteki birçok sorunun çözülmesi için gösterilen çabalardır. Türkiye bu bağlamda bölgesel sınırların dışına çıkmış ve tüm dünya üzerinde etkin birçok dış politika girişimleri ile liderlik yapmıştır.