Kazdağlı: Almanya ziyaretinden sürpriz sonuçlar çıkabilir / Al Ain Türkçe Özel
Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya’ya kritik bir ziyaret gerçekleştiriyor. Gazeteci Yazar Celal Kazdağlı, ziyaretin önemini ve sürpriz konularını Al Ain Türkçe’ye yorumladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, günübirlik ziyaret için Almanya’da... Hem Türk-Alman hem de dünya kamuoyunun gözleri bu ziyarete çevrilmiş durumda. Ziyaretin gündeminde oldukça kritik başlıklar var. Gazze’de ateşkesin sağlanması, Türkiye-Almanya ve Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye’nin savaş uçağı alımı ve ekonomik ilişkiler ana başlıklar... Ziyareti Gazeteci Yazar Celal Kazdağlı ile konuştuk.
İsrail'in Gazze saldırılarına yönelik olarak Türkiye ve Almanya'nın ateşkes sağlanması konusunda birlikte adımlar atar mı?
Türkiye ile Almanya ortak ateşkes çağrısı yapmayabilir ama ateşkesin sağlanması konusunda işbirliği yapabilirler. Çok gergin başlamış olan bu seyahatin sürpriz şekilde olumlu sonuçlar doğurabileceği ihtimalini görmemiz lazım.
Gazze savaşının sona ermesi esasen herkesin talep ettiği bir konu. Ama bunun uygulanması için yol ve yöntem geliştirilmesi konusunda ülkelerin eli kolu bağlanmış gibi görünüyor. Sorunun çözümünü en çok Avrupa ve Almanya istiyor. Çünkü kamuoylarında giderek artan Filistin yanlısı bir baskı var. Yönetimler kamuoyunun bu baskısı karşısında sıkışmış durumda. Çözüm arıyorlar ancak bulamıyorlar. Türkiye bu açıdan baktığımızda onlar için önemli bir fırsat.
Zaten Alman medyasının bütün itirazlarına rağmen gezinin iptal edilmemiş olması bize önemli bir şey söylüyor. Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri, Ukrayna konusunda, Azerbaycan konusunda ve Gazze konusunda Türkiye’nin arabuluculuğuna ihtiyaç duyuyor. Bu ihtilafları Erdoğan’la konuşmayı istiyorlar. AB ve Almanya için Türkiye “sinir bozucu ama vazgeçilmez ortak”.
Almanya Türkiye’ye neden mecbur? Birincisi göç konusu. İkincisi Almanya’nın Petrol ve doğal gaza ihtiyacı var. Irak’tan gelecek olan enerji Türkiye üzerinden geçecek. Türkiye Irak’la yeni anlaşmayı tamamladı. Kerkük petrolü konusunda da anlaşma bitmek üzere. Dolayısıyla Avrupa ve Almanya’nın Türkiye’ye bigane kalması düşünülemez.
Kaldı ki Almanya’da yaşayan 3 milyonun üzerinde bir Türk nüfus var. Müslüman nüfus olarak baktığımızda bu rakam 10 milyona yaklaşıyor. Türkiye’nin bunları etkileme potansiyeli çok yüksek. Tam bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubunu ve açıklamalarını bu kesime uygun bir şekilde kullanması çok etkili olacaktır. Laf dalaşı yerine hareketlenmiş olan batı kamuoylarını daha da cesaretlendirecek, onlarla yan yana olduğu yönünde açıklamalar yapması Türkiye’nin elini güçlendirecektir.
Tam Erdoğan’ın Almanya’ya gittiği gün İsrailli esirlerin aileleri Erdoğan’a bir mektup yazdı ve yakınlarının serbest bırakılması için talepte bulundu. Aynı talep Almanya tarafından da gündeme getiriliyor. İsrail’in isteği üzerine bu yapılıyor. Dolayısıyla ben bu görüşmede sorun çıkacağını zannetmiyorum. Ama kıyasıya bir müzakere olacağını tahmin edebilirim. Zannedildiği gibi Türkiye’nin Almanya’ya olan ihtiyacından daha çok Almanya’nın Türkiye’ye ihtiyacı var.
Erdoğan ve Scholz'un görüşmesinin, Türkiye'nin AB üyelik süreci, AB-Türkiye göç anlaşması ve Türkiye-AB ilişkilerine etkileri ne olur?
Türkiye AB konusunda müzakerelerin yeniden başlatılmasını istiyor. Gümrük birliğinin güncellenmesini talep ediyor. Vize serbestisi, en azından vize kolaylığı istiyor. Almanya ve AB ise göç konusuna ağırlık veriyor. Gündemde olmayan bir başka konu ise enerji meselesi. Biraz önce söz ettiğimiz Irak-Kerkük petrolünün batıya ulaşması. Bütün bunlar konuşulacaktır. Kamuoyuna sert açıklamalar yapılsa da arka planda ilişkiler daha da artacaktır.
AB’nin bir de Ukrayna sorunu var. Rusya’nın Ukrayna’daki ağırlığı giderek pekişiyor. Türkiye Rusya ile de AB adına görüşebilecek bir aracı ülke. Böyle bir durumda Türkiye ile ilişkileri bozmak istemezler.
Kaldı ki daha iki gün önce Gaziantep’te Türkiye-Almanya İş ve Yatırım Forumu düzenlendi. Almanya’nın Ankara büyükelçisi de katıldı. Türkiye ve Almanya ticaret hacmini 50 milyar avroya çıkarmak istiyor. Ekonomik işbirliğini daha da geliştirmeyi hedefliyor. Yeni dönemde bölgesel işbirliklerinin arttığı şartlarda AB’nin Asya’da, Orta Doğu’da ve İslam dünyasında güçlenen Türkiye ile bırakın kavga etmeyi, ilişkilerini daha da artırmaya ihtiyacı var.
Geziden bir gün önce Eurofighter savaş uçağı konusu gündeme geldi. Türkiye 40 Eurofighter savaş uçağı alacağını duyurdu. Uluslararası medyada Almanya’nın Türkiye’nin bu uçakları almasına engel olacağı iddiaları ortaya atıldı. Bu konuda neler söylersiniz?
Türkiye aslında büyük bir pazarlık yürütüyor. Hem savaş uçakları konusunda hem de THY’nin yolcu uçağı alımı konusunda. Türkiye ABD ile beklenen ilişkiyi geliştiremedi ve F-16'ların alımı şu ana kadar gerçekleşmedi. Çevresinde savaşların bu kadar hareketlendiği bir ortamda Türkiye’nin ihtiyacını karşılaması gerekiyor. O yüzden yeni ve güçlü bir silah olarak talep gören Eurofighter’a yöneldi. Aslında bu konu Erdoğan-Scholz görüşmesinin gündeminde yoktu. Dünkü açıklamayla birden zirvenin gündemine girmiş oldu.
Bugüne kadar Almanya Türkiye’ye silah satımında “NATO ihtiyaçlarının dışında kullanılmama” şartını öne sürüyordu. Türkiye tam da bu noktada, Almanya’nın petrole ihtiyacıyla kendisinin silaha ihtiyacını teraziye koyuyor. Bu kez Türkiye’nin yanında İngiltere ve İspanya da var. Çünkü THY için alınacak 355 yolcu uçağı var. Bu konuda Airbus’la pazarlık yapılıyor. Bu büyük bir rakam. Ne Almanya ne İngiltere ne de Fransa buna kayıtsız kalamaz.
Türkiye hem bir ekonomik pazar olarak hem de stratejik bir unsur olarak masada yer alıyor. Müzakere hayli çetin geçecek gibi görünüyor. Olaf Scholz kamuoyu önünde itiraz etse de perde arkasında çok da engel olamaz. Çünkü bu ülkelerin 355 yolcu uçağı siparişini kaybetme gibi bir lüksü yok. Buna ek olarak Türkiye’nin stratejik konumundan uzaklaşmayı da doğru bulmuyorlar.