Ahmet Hakan yazdı: Biden’ın çekilişinin kısa öyküsü
ABD’de Başkan Joe Biden’ın adaylıktan çekilmesi ve yerine Kamala Harris’i önermesi dünyanın gündeminde. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, o çekilişin öyküsünü ve Kamala Harris’e ilişkin analizini paylaştı.
Başkan Joe Biden’in adaylıktan çekilişinin kısa öyküsü, küçük bir Kamala Harris analizi... Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü yazısında bu konulara değindi. Kendi penceresinden analizler yaptı. Bu konunun yan uzantıları olarak konuyla ilgili yapılan yorumlara değindi. Sokak hayvanları düzenlemesi ve Doğu Perinçek’in açıklamaları da gündemindeydi.
Ahmet Hakan’ın yazısı şöyle;
Biden’ın çekilişinin kısa öyküsü
Önce şöyle dedi:
“Ancak Tanrı isterse çekilirim.”
*
Oysa Tanrı’dan nice işaretler gelmişti.
Aniden donma, isimleri karıştırma, anlaşılmaz şeyler söyleme, ayağın takılması falan gibi.
Fakat bu ilahi işaretlerin hiçbirini görmek istemedi.
*
Sonra tanrısal bir işaret beklemekten vazgeçti.
Daha seküler bir işarete yöneldi:
*
“Ancak doktorlarım söylerse çekilirim.”
*
Doktorlar, kendi literatürlerine uygun biçimde işareti çaktılar:
*
“COVID oldunuz Bay Biden.”
*
Böylece çekildi Biden.
Gerçekten COVID oldu mu? Yoksa doktorlarla bir numara mı çekti? Bilmiyorum.
*
Aslında insani açıdan bakıldığında acıklı ve hüzünlü bir çekiliştir bu.
Ancak tam acımak ve hüzünlenmek üzereyken aklıma Biden’ın başkan olmadan hemen önce...
“Türkiye’de iktidarı darbeyle değil muhalefeti güçlendirerek değiştireceğiz” demesi geliyor.
Ne acıyorum ne de hüzünleniyorum.
MİNİK BİR KAMALA ANALİZİ
Şahane bir eğitim. Parlak bir kariyer. Süper bir CV. Çeşitliliği yansıtan muhteşem bir hayat. Siyah, kadın ve cıvıl cıvıl.
Bir hikâyesi vardı Kamala’nın. Etkileyici bir hikaye.
*
Biden’le birlikte girdikleri seçimde öyle popüler oldu ki böyle bir popülarite çok az kişiye nasip olmuştur.
Övgüler yağdırıldı, umut olarak pompalandı, hayat hikâyesi ballandırılarak anlatıldı.
*
Sonra? Sonrası tam bir hayal kırıklığı.
Sesi pek çıkmadı. Sesi çıktığında herkesin küçümsediği şeyler söyledi. Hiçbir icraata imza atmadı. Varlığıyla yokluğu arasında bir fark yoktu. Semra Özal’ın papatyaları bile ondan daha faaldi.
*
Siyaset böyledir işte. Bazen kusursuz CV’lerin pek bir işe yaramadığı bir yerdir siyaset.
ÖZDEM SANBERK KENDİNİ YENİLEMELİ
Eski Londra Büyükelçimiz Özdem Sanberk’in ABD seçimlerine dair bir makalesini okudum T-24’te.
Özdem Bey makalesinde Trump’tan korkulduğunu söylüyor.
Ve bu korkunun nedenini özetle şöyle açıklıyor:
*
“Çünkü Trump, bir önceki başkanlık döneminde...
Dünyada barış ve refahın, temel hak ve özgürlüklerin, insan haklarının, yeşil gündemin korunması ve yaygınlaştırması idealine yer vermedi.
Bunun yerine Amerikan hegemonyasının üstünlüğünün sağlanmasını hedefledi.”
*
Doğrudur. Trump tam olarak bunu yaptı.
Peki Biden? O ne yaptı?
*
Özdem Sanberk’e soruyorum:
- O Biden değil mi Trump’ın dünyada uyguladığı siyaseti aynen devam ettiren?
- O Biden değil mi sırf Amerikan hegemonyası devam etsin diye Ukrayna savaşını körükleyen?
- O Biden değil mi Gazze’de soykırım noktasına gelen İsrail gaddarlığının hamisi olan?
- O Biden değil mi Suriye’de inatla ve ısrarla PKK’nın uzantılarıyla işbirliği yapmaya devam eden?
Özdem Sanberk, bana Biden’ın dünyada koruduğu bir tanecik temel hak gösterebilir mi acaba?
*
Yani demem o ki idealler açısından baktığımızda...
Trump ile Biden arasında pek bir fark yok.
Hatta “Geldiğim gün Ukrayna’daki savaşı bitireceğim” diyen Trump, Biden’dan bir tık önde bile sayılabilir.
*
“Cici Demokratlar / Kötü Cumhuriyetçiler” şablonu...
Artık eskide kalmış, köhneleşmiş, hiçbir geçerliliği kalmamış bir şablondur.
İki siyaset anlayışı arasında pek fark kalmamıştır ve her gelen gideni aratmaktadır.
*
Dünyada artık kimsenin ciddiye almadığı bir şablonu tekrar eden Özdem Bey’in, vakit çok da geç olmadan kendisini yenilemesi şarttır.
Yoksa Biden gibi çekilmek zorunda kalabilir.
SOKAK HAYVANLARI İÇİN İYİ GELİŞME MECLİS BU KEZ MÜZAKERECİ
Geçen seferki tartışma neydi öyle?
*
Pankartlar... Bağırışlar... Çağırışlar... Sıkılı yumruklar... Kimse kimseyi dinlemiyordu.
İki taraf oluşmuş veryansın yapılıyordu.
Neredeyse olan sokak hayvanlarına olacaktı.
*
Neyse ki dün böyle devam etmedi.
Genel olarak bir ağırbaşlılık ve sükunet havası vardı.
*
Müzakere kapıları sonuna kadar açık tutuldu.
“Ötanazi” kelimesinin çıkarılmasına karar verildi.
*
Oh be!
Müzakere ve uzlaşmanın egemen olması ne de güzel bir şeymiş.
Umutla doldum. Rahatladım. Kedim Sekter’e sarıldım.
ASKER İKTİDARI CHP’YE VERMEZMİŞ
90’ların en popüler cümlesi şuydu:
*
Refah Partisi iktidara gelirse asker buna izin vermez.
*
Militarizmi içselleştirmiş çok ayıplı bir cümleydi bu.
*
Çok şükür kurtulduk bunlardan.
Bu anlayış, bu yaklaşım yıkıldı gitti.
*
Fakat Doğu Perinçek, bu kahrolası anlayışı yeniden diriltmek amacıyla “CHP iktidara gelirse asker izin vermez” falan diyerek ölü yüzü pudralamaya çalışmış.
*
Abdulkadir Selvi, dünkü Hürriyet’te Doğu Perinçek’e hak ettiği türden muhteşem bir cevap yazdı.
Noktasına, virgülüne kadar şiddetle benimsiyorum o cevabı.