AB ile Türkiye arasında tam üyelik müzakereleri yerine "Al-Ver" ilişkisi!
Türkiye'nin dış politikası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tekrar seçilmesinin ardından Avrupa kurumları ve ülkeleriyle yoğun bir döneme giriyor.
Tam üyelik süreci dışında, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile işbirliği artışı bekleniyor. Ancak, Brüksel ve diğer AB başkentlerinde Türkiye ile olan ilişkiler için "yeni bir çerçeve" arayışı hızlanacak gibi görünüyor.
Avrupa Konseyi, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamaması nedeniyle "ihlal prosedürü" başlatmıştı. Bu prosedür, seçimlerin ardından Türkiye'ye hangi yaptırımların uygulanacağını belirlemek için tartışılıyor.
2021'den itibaren AB ile Türkiye arasındaki ilişkiler yumuşamıştı ve bu durum, 6 Şubat 2023'teki depremler sonrasında daha da güçlendi. AB, deprem sonrasında arama-kurtarma, barınma ve insani yardım konularında önemli destek sağladı. 20 Mart'ta düzenlenen bir toplantıda, AB, depremden etkilenen Türkiye'ye 6 milyar Euro ve Suriye'ye 1 milyar Euro mali destek sağladı.
Deprem sonrası yapılan olumlu açıklamalar, deprem bölgesinin yeniden inşası sürecinde işbirliğinin devam edeceğini gösteriyor. Seçimlerin tamamlanması ve Erdoğan'ın kazanmasının ardından, Brüksel ve diğer önemli AB başkentlerinden yapılan açıklamalar da işbirliğinin devamını vurguladı.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Erdoğan'ı kutladı ve "Gelecek yıllarda Türkiye-AB ilişkilerinin derinleşmesi için sizinle tekrar çalışmayı sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de "Halklarımızın çıkarı için, Türkiye ve AB'nin ilişkilerini sürdürmeye devam etmeleri stratejik önem taşıyor," dedi.
Ancak, tam üyelik müzakereleri konusunda ilerleme beklenmiyor. Türkiye'nin son 6-7 yılda "demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden uzaklaştığı" ve AB'nin müzakere sürecini fiilen durdurduğu belirtiliyor. Erdoğan'ın liderliğindeki yeni hükümetin, AB ile tam üyelik müzakerelerini canlandırmak için yeni bir demokratik reform hareketi başlatması beklenmiyor. Bu durum, Türkiye ve AB arasında 2021 sonlarından itibaren başlayan "transactional" yani "al-ver" ilişkisinin devam edeceği yönünde değerlendirmelere yol açıyor.
Bu "al-ver" ilişkisi, her iki tarafın da belirli konularda birbirine ihtiyaç duyduğu ve bu ihtiyaçları karşılıklı olarak karşıladığı bir ilişki biçimi olarak tanımlanabilir.
Örneğin, Türkiye'nin AB'ye göç konusunda yardımcı olması, karşılığında AB'nin Türkiye'ye ekonomik destek sağlaması gibi durumlar bu tür bir ilişkiyi temsil edebilir. Bu tür bir ilişki, her iki tarafın da belirli konularda birbirine ihtiyaç duyduğu ve bu ihtiyaçları karşılıklı olarak karşıladığı bir ilişki biçimi olarak tanımlanabilir.