39. Kurultay sonrası Özgür Özel “Bu Muhalefetteki Son Kurultayımız Olmalı”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 39. Olağan Kurultay sonrası hem “Türkiye İttifakı” vizyonunu, hem de Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi ve gölge kabine planlarını anlatarak, CHP’nin yüzde 40 bandına yaklaşan oy oranıyla iktidar hedefini somutlaştırdığını vurguladı
Son iki yılda dördüncü kez CHP Genel Başkanı seçilen Özgür Özel, partisinin 39. Olağan Kurultayı sonrasında hem 19 Mart sürecinden bugüne yaşananları, hem kurultay dengelerini hem de iktidar hedeflerine ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Özellikle 19 Mart operasyonları sırasında yoğun baskı altında siyaset üretmesi ve riskli kararlar almasıyla öne çıkan Özel, iki yılda dördüncü kez, üstelik rekor oyla yeniden genel başkan seçilmesinin ardından, bu sonucun kişisel bir başarıdan ziyade parti içi birlik iradesinin ve mücadele isteğinin yansıması olduğunu vurguladı.
“Bu Muhalefetteki Son Kurultayımız Olmalı”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 39. Olağan Kurultay sonrası yaptığı değerlendirmede, partinin bugün içinde bulunduğu atmosferi, 1970’lerde Bülent Ecevit liderliğinde yakalanan rüzgâr ve 12 Eylül sonrası CHP’nin yeniden açıldığı dönemdeki heyecanla kıyasladı. Kurultayda oluşan tabloyu bir “psikolojik kaldıraç” olarak gördüğünü söyleyen Özel, yerel seçimlerdeki başarıyı genel seçimlere taşımakta kararlı olduklarının altını çizdi.
Özel, seçim hedefi ve siyasi sorumluluk kültürünü şöyle anlattı:
“Ben partimi seçimden birinci parti çıkaramazsam istifa edeceğim demiştim. İlk girdiğimiz yerel seçimlerden birinci parti olarak çıktık. Şimdi genel seçim için de aynı sözü yineliyorum. Söz verdim, dedim ki: ‘Bu muhalefetteki son kurultayımız.’ Sözü tutarsak tutarız, tutamazsak ben de kalmam, kimse kalmaz. Kalmamalı. Bu kültürün partiye yerleşmesi lazım. Kaybeden lider devam etmiyorsa en sonunda bir kazanan bulunuyor. Hatta ileride bunu tüzüğe de yazmak lazım; ‘Parti bir seçim başarısızlığı alırsa doğrudan olağanüstü kongreye gidilir’ diye bir düzenleme yapmak gerekir.”
Kurultayda bin 333 delegenin oyuyla genel başkan seçilmesinin, kendi şahsi hanesine yazılacak bir başarıdan çok, “birlikte yürümeye kararlı bir CHP fotoğrafı” anlamına geldiğini ifade eden Özgür Özel, Parti Meclisi (PM) listesine dair stratejisini de ayrıntılandırdı.
Özel, PM listesini 60 kişiden 80 kişiye çıkardıklarını, bu sayede hem deneyimli kadroları koruduklarını hem de değişim ve yenilenme talebine yanıt verdiklerini belirtti. Bu adımla, hem partinin köklü isimlerini hem de yeni kuşak siyasetçileri aynı çatı altında buluşturan daha geniş bir CHP Parti Meclisi tablosu ortaya çıktığını kaydetti.
“Türkiye İttifakı”
Özel, PM listesinde coğrafi dağılıma ve siyasi çeşitliliğe özellikle önem verdiklerinin altını çizerek, “Türkiye İttifakı” kavramını parti yönetimine yansıtma hedefini şöyle anlattı:
“Bir de ‘Türkiye İttifakı’ sözünü PM’ye taşımaya çalıştık. Listemizde Kürt demokratlar, milliyetçi demokratlar, liberaller ve solun farklı renkleri var. Farklı siyasi geçmişlerden gelseler de hepsi partinin programıyla uyum içinde.”
Trakya bölgesi için özel bir adım atıldığını da belirten Özel, Bihlun Tamaylıgil’in “Trakya Koordinatörü” olarak görevlendirildiğini duyurdu. Böylece CHP yönetiminde hem bölgesel sorumlulukları netleştiren, hem de Türkiye İttifakı ruhunu kurumsal düzeye taşıyan yeni bir sayfa açıldığını ifade etti.
“Üstlerine Almalarına Üzüldüm”
Siyasal tartışma başlıklarından biri olan “Stockholm Sendromu” benzetmesinin DEM Partiye yönelik olmadığına özellikle vurgu yapan Özel, bu sözlerinin yanlış adrese yöneltildiği algısından rahatsızlık duyduğunu dile getirdi:
“Bunu DEM Parti siyasetçilerine yönelik söylemedim. Üzerlerine alınmalarına üzüldüm. Çünkü ortada çok özenli hazırlanmış bir metin var ve ben bu ifadeleri DEM Parti’nin siyasetçisine değil; CHP’yi bir kararından dolayı sürecin dışında tutan, Kürtlerle CHP’nin arasını açmaya çalışan, CHP’ye çok acımasız hakaretler, yakıştırmalar ve hatırlatmalar yapanlara söylüyorum.”
Özel, DEM Parti ile yürüyen siyaset zemininin tartışılması ile, CHP’ye sistemli şekilde saldıran çevrelerin eleştirilmesini birbirinden ayırmak gerektiğini vurgularken, bu konuda “özenli dil” çağrısını yineledi.
Yeni dönemde CHP’nin kampanya stratejisinin merkezine “Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi”nin yerleştirileceğini açıklayan Özgür Özel, parti programını somut bir hükümet programına dönüştürme kararlılığını anlattı.
Özel, kurumsal yapıyı şöyle tarif etti:
“Partinin bir idari MYK’sı var; örgütlenme ve günlük siyasetle ilgileniyor. Ancak Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi işin tam göbeğinde olacak. Burada gölge bakanlar ve onların altında çalışacak politika kurulları bulunacak. Ben 15 günde bir idari MYK’ya, 15 günde bir de bu yapıya başkanlık edeceğim. İşin başında ben duracağım. İsimler yavaş yavaş olgunlaşıyor; önce MYK’yı, sonra Aday Ofisi’ndeki görevlendirmeleri açıklayacağız.”
Bu modelle CHP’nin gölge kabine sistemi, Cumhurbaşkanlığı seçimi hedefiyle iç içe geçmiş, sürekli çalışan bir kampanya ve politika üretim merkezine dönüştürülmüş olacak.
“Bin Günlük Maratonun 260. Günündeyiz”
Erken seçim tartışmalarına da değinen Özgür Özel, fiilen seçim kampanyasını çoktan başlattıklarını söyledi. Süreci bir maraton metaforuyla anlatan Özel, şu ifadeleri kullandı:
“Biz bin günlük bir maratonun 260. günündeyiz. Geriye 740 gün kaldı. Durmadan çalışıyoruz. İki milyon üyemizi analiz ettik, sandık görevlilerimizi şimdiden atadık. Sahada, yüz yüze, her seçmen grubuna özel – işçi, öğrenci, ev hanımı – bir iletişim stratejisi izleyeceğiz.”
Özel, CHP’nin saha çalışmalarını, yalnızca miting ve salon toplantılarıyla sınırlı tutmayacaklarını, her kesimin dilini ve gündelik sorunlarını merkeze alan bir kampanya kuracaklarını vurguladı.
“İnsanlara Bir Şey Olsaydı Sonumun Hapishane Olacağını Biliyordum”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik kayyum iddialarının yoğunlaştığı 19 Mart sürecine de özel bir yer ayıran CHP Genel Başkanı, o günleri şöyle anlattı:
“19 Mart günü darbe yaptılar, Saraçhane’ye kayyum atayacaklar. O gün yola çıktık gidiyoruz, ‘Ne olacaksa bugün olacak’ dedik. İnsanları sokağa, Saraçhane’ye sahip çıkmaya davet ettik. ‘Sokağa mı çağırıyorsun?’ dediler. ‘Evet, sokağa çağırıyorum’ dedim. Böyle bir karar çok riskliydi. O gün orada insanlara bir şey olsaydı, benim de sonumun hapishane olacağını biliyordum. Ama orada bir karar vermek zorundaydık; ya teslim olacaktık ya da mücadele edecektik. İhsan Sabri Çağlayangil’in dediği gibi; ‘Kader bizi una değil, üne buladı.’”
Özel, İBB üzerinden yürütülen baskı ve kayyum tartışmalarında geri adım atmayacaklarını, bu sürecin CHP içinde de bir direnç kültürü yarattığını ifade etti.
“Mutlaka Yeni Saldırılar Yapacaklar”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve parti yöneticilerine yönelik devam eden yargı süreçlerini “siyasi saldırı” olarak nitelendiren Özgür Özel, bu davaların arka planında iktidar ile muhalefet arasındaki güç mücadelesinin bulunduğunu söyledi:
“Arkadaşlarımızın masum olduğuna inanıyorum. Ekrem Başkan’ın suçunun, Erdoğan’ı yenmek ya da bir kez daha yenebilecek olmak olduğunu biliyorum. O yüzden mücadele ediyorum. ‘Yeni saldırılar gelecek mi?’ derseniz, evet gelecek. Mutlaka yapacaklar. Her birimize yapabilirler. Önemli olan, onlar kadar kararlı olmak. Onlar neyi göze aldıysa, ben kendi adıma da partim adına da fazlasını göze aldım. Çünkü açıkça anlaşılıyor ki, böyle bir tutum almasak bizi ezip yok etmeye karar vermişler.”
Özel, CHP’nin bu süreçte geri çekilmeyeceğini, hukuk ve demokrasi zemininde direnmeyi sürdüreceğini vurguladı.
“CHP, Kararsızlar Dağıtıldıkça Yüzde 40 Sınırına Yaklaşıyor”
Seçmen eğilimleri ve anket sonuçları üzerine de konuşan Özgür Özel, CHP’nin oy oranının kararsızlar dağıtıldığında yüzde 40 bandına yaklaştığını ifade etti:
“Şu anda geldiğimiz noktada CHP, kararsızlar dağıtıldıkça yüzde 40 sınırına doğru yaklaşıyor. Seçmen ne mitinge, ne kavgaya ne de sadece konuşmaya bakıyor; sahiciliğe bakıyor. Seçmen şunu görüyor: ‘Sahiden bunların canı yanıyor, sahiden iktidara gelirlerse hukuka dönülür. Sahiden emeklinin düştüğü duruma Özgür Özel’in içi yanıyor.’ Biz seçmenden oy isterken makama, mevkiye değil, gerçekten onların sorunlarını çözeceğimizi anlatmaya çalışıyoruz. Gücümüz de burada, sahiciliğimizde.”
Özel, CHP’nin oy potansiyelinin, yalnızca klasik tabanıyla sınırlı olmadığını; ekonomik kriz yaşayan, emekli, işçi ve dar gelirli seçmenlerin de giderek daha fazla CHP’ye yöneldiğini söyledi.
“CHP’nin Kadrolarının Gücü Sahiciliğinde”
Açıklamasının sonunda Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve kendi ismini birlikte anan Özgür Özel, hem bu üç figürün hem de CHP kadrolarının gücünün “sahicilikten” geldiğini kaydetti:
“Ekrem Başkan’ın da Mansur Başkan’ın da Özgür Özel’in de gücü, CHP’nin kadrolarının gücü sahiciliğinde. Eskiden AK Parti iktidara geldiğinde, davalarını gerçekten sahiplenen bir kadro vardı. Şu anda o kadroların tamamı Erdoğan’ı ve Saray’ı eleştiriyor. Yani bugün AKP nedir, kimse bilmiyor; ortada bir sahicilik yok. Danışmanlar, bakanlar, evlatlar, çocuklar, zenginleşme… Bu kadar insan yoksulluk çekerken, her çarşamba akşamı emekliler el kaldırsın deyince meydanın yarıdan fazlası elini havaya kaldırıyorken ve ülkenin yakıcı sorunları meydanlara taşmışken, sokağa çıkmayan bir iktidar partisi var. O yüzden bizi buraya getirenin de, bundan sonra daha da büyütecek olanın da sahiciliğimiz olduğunu düşünüyorum.”
Özel, CHP’nin 39. Kurultayı sonrasında çizilen bu yeni yol haritasının, hem “Türkiye İttifakı” hedefiyle, hem de Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi ve gölge kabine modeliyle birlikte, partiyi iktidar iddiasını somutlaştıran bir aşamaya taşıdığını vurguladı.

